Akciğer Kanseri
Akciğer kanseri; solunum sistemindeki hücrelerin anormal, kontrolsüz bir şekilde çoğalması sonucu oluşan bir hastalıktır. Akciğer kanseri dünyada özellikle erkeklerde en çok ölüme neden olan kanser türüdür. Hastalar genellikle akciğer kanserini, akciğerimde leke var, akciğerde nodül var, akciğerde yumru var şeklinde tanımlar. Ancak doktorunuzun size söylediği leke her zaman akciğer kanseri olmayabilir.
AKCİĞER KANSERLERİNİN NEDENLERİ NELERDİR?
- Sigara: Akciğer kanserinin gelişiminde en çok suçlanan neden sigara içiciliğidir. Akciğer kanseri riski ile sigara içiciliği arasında, içilen sigara miktarı ve süresi arttıkça kanser olma oranının da artması gibi bir orantısal ilişki mevcuttur. Bununla birlikte sigara içiciliğinin bırakılması ile akciğer kanserinden korunma oranı küçümsenmeyecek düzeyde yüksektir.
- Çevresel faktörler: Radon, arsenik, asbest, uranyum, nikel gibi çevresel ya da mesleksel olarak maruz kalınan maddeler de akciğer kanserine sebep olmaktadır. Beyaz toprak, olarak bilinen ve ev badanasında kullanılan toprağın içerdiği “asbest” adını verdiğimiz minerallerin sebep olduğu özellikle mezotelyoma adını verdiğimiz akciğer kanseri türüne ülkemizde özellikle orta Anadolu bölgesinde daha sık rastlanmaktadır.
- Yaş: Akciğer kanserlerine çoğunlukla 50-70 yaş aralığında rastlanılmaktadır. Ancak genç yaşlarda da akciğer kanseri görülme sıklığı son yıllarda artış göstermektedir.
- Cinsiyet: Sigara kullanımı erkeklerde daha çok olduğu için akciğer kanseri erkelerde daha sıktır. Bununla birlikte son yıllarda dünyada kadınlarda sigara içme oranının artması nedeniyle kadınlarda da akciğer kanseri görülme sıklığı son yıllarda artış göstermiştir. Bunun yanı sıra Adenokanser olarak bilinen akciğer kanserlerinin bir türü özellikle sigara kullanmayan bayanlarda sık görülen bir kanser türüdür.
- Genetik yapı: Akciğer kanserinin oluşması ile ilgili genetik bir yatkınlık olabileceğine dair söylemlerin olması ile birlikte bu konuda net bir kanıt ortaya konulamamıştır.
- Predispozan hastalıklar: Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH), tüberküloz diffüz parankimal akciğer hastalıkları, skleroderma, sarkoidoz gibi kanser dışı akciğerde hasar oluşturan hastalıkların akciğerde oluşturduğu skar zemininde kanser gelişme olasılığı mevcuttur.
AKCİĞER KANSERLERİNİN TÜRLERİ NELERDİR?
Hastalar akciğerde kitle olduğunu duyduktan sonra haklı olarak türünü merak eder. Halk arasında dişisi erkeği diye bir tabir bilinir ancak bilimsel olarak akciğer kanserleri ilk başta Küçük hücreli akciğer kanseri ve küçük hücreli dışı akciğer kanserleri olarak iki ana gruba ayrılır.
1- Küçük hücreli Dışı Akciğer Kanserleri:
- Yassı hücreli akciğer kanseri: Epidermoid karsinom: Skuamöz hücreli karsinom: Bronş adını verdiğimiz soluk borusunun içini örten epitel hücrelerinden köken alırlar. Dünyada ve ülkemizde en sık görülen akciğer kanseri türüdür. Sigara ile en çok ilişkilendirilen akciğer kanseri tipidir. İleri yaşlarda daha sık görülür. Sıklıkla ana soluk borusuna yakın yer olan akciğerin kök kısımlarından gelişir ve ana hava yollarında tıkanmaya sebep oldukları için erken evrede semptom verirler ve bu nedenle erken evrede tanı konma oranları yüksektir. Uzak organlara metastaz yapma olasılığı düşüktür. Bu nedenlerle tedavi elde etme şansı oranları yüksektir.
- Adenokanser: İkinci en sık görülen tümör tipidir. Kadınlarda ve sigara içmeyenlerde en sık görülen kanser türüdür. Bronşlardaki mukozal bezlerden veya alveoler epitelden köken alır. Genellikle akciğerin uç kesimlerinde yerleşim gösterirler. Uzak organlara yayılma olasılığı daha yüksektir. Son yıllarda geliştirilen akıllı ilaçlar olarak bilinen hedefe yönelik tedavilere ve immünoterapi olarak bilinen sistemik immün yanıtın arttırılması ile elde edilen tedavi yöntemlerine yanıt verme olasılıkları özellikle hiç sigara içmemiş hastalarda daha yüksektir.
- Büyük hücreli kanser: En az görülen küçük hücreli dışı akciğer kanseri türüdür. Sıklıkla sigara içimi ile yakın ilişkilidir. Hızlı büyüme göstererek, erken metastaz yaparak kötü seyir gösteren bir kanser türüdür. Genellikle akciğerin periferik denilen iç kısımlarında yerleşim gösterirler.
2- Küçük hücreli akciğer kanseri (KHAK):
Küçük hücreli akciğer kanserlerinden farkı olarak bronşların mukoza tabakasından değil, submukozal tabakasındaki nöroendokrin hücreler denen akciğer hücrelerinden köken alırlar ve yaygın olarak hormon salınımı gösterirler. Tüm akciğer kanserlerinin yaklaşık %13-20’sini kötü seyir gösteren küçük hücreli akciğer kanseri oluşturmaktadır. Sigara içimi ile yakından ilişkili bir kanser türüdür. Hızlı büyüyerek çabuk metastaz yapan bir tümör çeşidi olması nedeni ile ortalama sağkalım oldukça kötüdür. Erken evrede tanı konulan hastalarda 14-18 ay, ileri evrede tanı konulan hastalarda 6-8 ay gibi kısa bir sağ kalım süresine sahiptirler. Genellikle akciğerin santral kısım dediğimiz ana soluk borusuna yakın yerlere yerleşim gösterirler ve bu bölgedeki lenf bezelerine çabucak sıçrama gösterirler. Soluk borusuna ve çevredeki damarsal yapılara bası yaparak semptomlara sebep olurlar. Bu kadar kötü huylu olmalarına rağmen diğer grup tümörlerden farklı olarak kemoterapiye de oldukça duyarlıdırlar.
AKCİĞER KANSERLERİNE NASIL TANI KONULUR
1-Klinik: Akciğer kanserine bağlı semptom ve bulguları; tümörün kendisine ait bulgular, metastazına bağlı bulgular ve salgıladıkları hormonlar ve etkiler nedeni ile oluşan sistemik bulgular olarak 3 grupta değerlendirilir.
Tümörün kendisine ait bulgular: Hastalar tümörün yerleşim yerine göre ileri evreye gelinceye kadar hiçbir semptom vermediği gibi, yerleşim yeri itibari ile büyük hava yolunda veya çevre damarsal yapılarda tıkanma yaparak erken evrede semptomda verebilirler. Hava yolunu tutan tümörler öksürük, kanlı balgam çıkarma ve nefes darlığı gibi şikayetlere sebep olabilirler. Ses tellerini çalıştıran sinirin tutulmasına bağlı ses kısıklığı, büyük damarların tutulmasına bağlı baş boyun bölgesinde şişmelere neden olan vena kava superior sendromu, ve akciğer zarı, kalp zarı veya kalbin tutulması ile ilişkili belirti ve bulgular olabilir. Göğüs duvarına yakın yerleşim gösteren hastalarda şiddetli geçmeyen göğüs ağrıları gözlenebilir.
Metastaza bağlı bulgular: Akciğer kanserleri öncelikli olarak vücudumuzdaki beyaz kanı taşıyan lenf kanalları aracılığı ile lenf bezlerine yayılım gösterirler. Normal kan yolu ile de en sık kemik, karaciğer ve beyine metastaz yaparlar. Yayıldıkları organların fonksiyonlarına göre patolojik kırıklar dediğimiz kemik kırılmalarına, beyin metastazlarına bağlı baş ağrısı, nörolojik fonksiyon kayıpları gibi semptomlara sebep olabilirler.
Sistemik bulgular: Tümörün vücuda salgıladığı hormonların vücutta meydana getirdiği metabolik değişikliklere “paraneoplastik sendromlar” denir. İştahsızlık, halsizlik ve kilo kaybı en sık rastlanan genel semptomladır. Tümörün tedavisiyle bu belirti ve bulguların çoğunluğu geriler.
2- Radyolojik görüntüleme yöntemleri: Akciğer kanseri düşünülen olgularda yapılması gereken ilk tetkik akciğer grafisidir. Akciğer grafisinde şüpheli bir lezyon veya dolgunluk görüldüğü anda ikinci tetkikimiz Akciğer Tomografisidir. Tomografide kanser şüphesi lezyonun boyutu, sınırları, yerleşim yeri, damarlar ve kalp gibi çevre organlarla ilişkisi net bir şekilde ortaya konulur. Tomografik görüntülemeden sonra çekilen PET-BT; lezyonun malignite potansiyelini göstermesinin yanı sıra, hem tüm vücut tarandığı için uzak organ metastazının ortaya konarak hem tümörün evrelemesi yapılmakta hem de tanı konması için biyopsi amaçlı örneklenecek alanın ve metodun seçimi kolaylaşmaktadır. Yine PET-BT beyindeki metastazların değerlendirilmesi açısından yeterli bilgi veremeyebileceğinden kontrastlı beyin manyetik rezonans (MR) görüntülemesi akciğer kanserlerinde kullanılan görüntüleme yöntemleridir.
3- Laboratuvar incelemeleri: Kanserinsistemik etkilerinin ortaya konulması amaçlı rutin yapılan biyokimyasal, hormonal ve hematolojik incelemeler ihmal edilmemesi gereken laboratuvar tetkiklerdir. Bunun yanı sıra tümör dokusundan veya periferik kan incelemelerinden mutasyon analizleri, farmakokinetik çalışmalar ve likit biyopsi uygulamaları kanserin tanı ve tedavisi aşamasında işe yarayabilen yöntemlerdir.
4- Solunum fonksiyon testleri: Solunum fonksiyon testleri hastanın solunum fonksiyonlarını belirlemede kullanılan nefes kapasitelerini ölçen bir test yöntemidir. Akciğer kanserinde kesin tanı göstergesi olan bir test yöntemi olmamakla birlikte dolaylı yönden kitlenin ana soluk borularını tıkaması durumunda ortaya çıkan solunum kapasitelerindeki kısıtlamaları ortaya koyarak kanser şüphesine yönlendiren bir test olarak kullanılabilmektedir. Akciğer kanserlerinde solunum fonksiyon testleri daha çok hastanın ameliyat olabilirliğini belirlemede kullanılan bir test yöntemidir.
5-Bronkoskopik ve Ultasonlu Bronkoskopik (EBUS) görüntüleme yöntemleri: Bronkoskopi Akciğer kanserlerinin tanısında ışıklı bir kamera aracılığı ile hem tümörün hava yolları içinde yerleşim yerini ortaya koymakta hem de bronkoskopi içinden gönderilen özel biyopsi aletleri aracılığı ile doku örneği alınmasına imkân tanıyarak kanserin tanısını koymaya imkan tanımaktadır. EBUS ise hem hava yollarında ışıklı kamerası aracılığı ile görüntü sağlama imkânı vermekte, hem de soluk borusu etrafında yerleşim gösteren kanser tutulumu gösteren lenf bezlerini cihaz içerisinde var olan ultrason probu aracılığı ile görüntüleyebilmekte ve buralardan özel biyopsi iğneleri aracılığı ile biyopsi alma imkanı sunmaktadır. EBUS ile alınan lenf bezleri örneklerinin patolojik incelemesi ile de hem kanserin tanısı konulmakta hem de evrelemesi yapılabilmektedir. Kayseri Şehir Hastanesi Göğüs Cerrahisi kliniğimizde EBUS’u yaygın olarak kullanmaktayız böylelikle kansız izsiz hem tanı konuyma şansımız hem de evreleme şansımız oluyor.
- Görüntüleme eşliğinde yapılan İğne biyopsisi yöntemleri:
Santral yerleşimli olan kitlelerde bronkoskopik ve/veya endobronşiyal ultrasonografi (EBUS) gibi bronkoskopik yöntemler ile kanseri tanısı konulabilmekte iken, periferik yerleşim gösteren kitlelere bu yöntemlerle ulaşıp biyopsi yapmak mümkün olamayabilmektedir. Böyle durumlarda ise, tomografi, skopi veya ultrason eşliğinde görüntülemeler yapılarak hastanın göğsünden özel biyopsi iğneleri aracılığı ile kitleye ulaşılarak biyopsiler alınarak hastalığın tanısını koymak mümkün olabilmektedir. Kayseri şehir hastanesi göğüs cerrahisi kliniğimizde trucut biyopsi olarak adlandırdığımız bu işlemi çok sık yapmaktayız. genellikle hastalarımızı biyopsi yaptığımız gün taburcu ediyoruz.
- Diğer tanısal uygulamalar: Mediastinoskopi, Anterior mediastinostomi, Skalen veya aksiller lenf bezi biyopsileri, Videotorakoskopi ve torakotomi gibi ameliyat yöntemleri ile de kitleye, tutulum gösteren lenf bezlerine veya akciğer zarına ulaşım göstererek oralardan alınan doku örneklerinin histopatolojik incelemeleri ile de tanı ve evreleme işlemleri gerçekleştirilebilmektedir.
AKCİĞER KANSERLERİNİ NASIL EVRELENDİRİLİR?
Küçük Hücreli dışı akciğer kanserlerinde TNM evrelemesi kullanılır. Küçük Hücreli Akciğer kanserleri ise toraksa sınırlı hastalık ve yaygın hastalık olmak üzere iki gruba ayrılır.
Akciğer kanserlerinin evrelemesine göre izlenecek tedavi yöntemleri belirlenir.
Küçük hücreli dışı akciğer kanserlerinin TNM evrelemesi denilen yöntemde Tümörün boyutu (T), Lenf bezlerinin tutulumu (N) ve uzak metastaz varlığı (M) parametreleri kullanılarak evreleme yapılmaktadır. Bu parametrelere göre küçük hücreli dışı akciğer kanserleri kabaca dört evreye ayrılmıştır.
Tüm dünyada günümüzde kullanılan TNM evrelemesi aşağıda belirtilen tabloda belirtildiği gibidir.
AKCİĞER KANSERLERİNDE TEDAVİ YÖNTEMLERİ NELERDİR
Akciğer kanserlerinde tedavi tümörün küçük hücreli veya küçük hücreli dışı olmasına göre değişiklik gösterir.
- Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanserinde Tedavi:
Küçük hücreli dışı akciğer kanserlerinde tedavi hastalığın evresine göre değişiklik göstermektedir.
Erken evredeki akciğer kanserlerinin temel tedavisi cerrahidir. İleri evre akciğer kanserlerinin bazılarında ameliyat etmeden önce kanseri küçültmeye yönelik neo-adjuvan kemoterapi, radyoterapi, hedefe yönelik tedavi denilen akıllı ilaç uygulamaları, immünoterapi ve/veya radyoterapi uygulamalarından birinin veya birkaçının birlikte uygulandığı tedavi yöntemleri kullanılabilmektedir.
Cerrahide hastanın solunum fonksiyonunun yeterliliğine, kanserin yerleşimine ve boyutuna göre segmentektomi, lobektomi veya pnömonektomi de dahil olmak üzere tümörle birlikte kanserin bulunduğu çevre akciğer dokusunun tüm hiler lenf bezleri ile birlikte çıkarıldığı anatomik rezeksiyon yöntemleri kullanılmaktadır. Bu rezeksiyonların yapılmasında günümüzde VATS veya Robotik cerrahi dediğimiz kapalı ameliyat yöntemlerinin yanı sıra Torakotomi veya sternotomi dediğimiz açık ameliyat yöntemleri akciğer kanserlerinde kullanılan girişim yöntemleridir.
İleri evre dediğimiz akciğer kanserlerinin Evre3’ün bir kısmında ve Evre 4’de ise cerrahi uygulamanın yeri yoktur. Bu evredeki hastalarda Kemoterapi, Radyoterapi, akıllı ilaç uygulamaları ve İmmünoterpilerden biri veya birkaçı hastanın genel durumuna ve kanser dokusunun uygunluğuna göre tercih edilen tedavi yöntemleridir.
Küçük Hücreli Akciğer Kanseri Tedavisi
Sınırlı hastalığı olan hastalara cerrahi uygulamalar tercih edilebilmekle birlikte küçük hücreli akciğer kanserleri agresif yapıda oldukları ve yakalandığı anda çoğunlukla ileri evreye geçtikleri için bu hasta grubunda cerrahi şansı elde etmek pek mümkün olmamaktadır.
Bunun yanı sıra küçük hücreli akciğer kanserleri kemoterapiye oldukça duyarlı hastalık grubudur. Hastanın performans durumu ve ek hastalıklarına göre eğer uygunsa eş zamanlı kemoradyoterapi uygulaması da tercih edilmektedir. Kemoterapiye tam yanıt alınan sınırlı hastalığı olanlar veya cerrahi uygulanan evre I hastalarda profilaktik kafa ışınlaması yapılması önerilir.
TAKİP:
Her iki gruptaki akciğer kanserlerinde nüks veya uzak metastaz ihtimali yüksek olduğu için tam yanıt alınan hastaların en az beş yıl boyunca radyolojik ve klinik takiplerinin yapılması ihmal edilmemelidir.
Kayseri Şehir Hastanesi Göğüs Cerrahi Eğitim kliniği Akciğer kanserlerinin tanıdan tedavisine tüm aşamalarında yukardaki belirttiğimiz tüm tanısal ve cerrahi uygulamaları gerçekleştirerek hastalarına hizmet sunan Türkiye’nin referans kliniklerinden bir tanesidir.